Tarihle Neden İlgileniyorum?

Tarihle Neden İlgileniyorum?

Şu sıralar mezuniyetimin yaklaşmasıyla -son sınıfa geçtim- ve bir alanda uzmanlaşma gereksiniminin bastırmasıyla beraber ilgi alanlarım ve ilgilendiğim konularla neden ilgilendiğim üzerine düşünmeye başladım. Şu anki düşünce aşamamı kayda geçirmek, düşüncemi derlemek ve paylaşmak için bu yazıyı yazıyorum.

Önce ilgi alanlarımın geçmişine kısaca göz atalım. İlk ve ortaokulda deneme ve kompozisyon yazmaya ve kurmaca okumaya ilgim vardı. Sonra lisede sosyal bilimlerle ve felsefeyle tanışınca bir daha kolay kolay kurmaca metin okuyamaz oldum. İşte bu sıralarda tarih ve felsefeyle ilgilenmeye başladım. Tarih merakını dindiremediğin bir okyanustu. Felsefenin güzelliğini anlatmaya ise kelimeler yetmezdi. 11. sınıfa kadar beni felsefeyle tanıştırmayan eğitim sistemine hala söverim. Ben MEB bakanı olsam bu dersi 1. sınıfa koyardım.

Neyse, lisede bu alanlarla ilgili okumalar yapmaya devam ettim. Matematiğim kötü olduğu için, sözel derslerim ise gerek kendi okumalarım gerek çalışkanlığım gerek akıllara zarar hafızam sayesinde çok iyi olduğu için sözelde Türkiye derecesi yaparak Boğaziçi Tarih'e girdim. Üniversitede favori senem ilk seneydi çünkü her alandan dersler alıyorduk. Daha sonra ise araştırma dilimizi seçerek -ben Osmanlıca yerine Latinceyi seçtim- son sınıfta o dildeki kaynakları okuyarak tez yazacaktık.

Tarih sadece bir merak okyanusu değildi. Sırf ne yaşandığının keşfedilmesinden ibaret olsa çok sıkıcı olurdu. Aynı zamanda çözülmeyi ve açıklanmayı bekleyen çeşitli sorularla ve problemlerle dolu eğlenceli ve öğretici bir uğraştı. Bir olayın sırf nasılını değil nedenini de öğrenmeliydiniz -gerçi birbirinden çok ayrı sorular değiller- Belli bir devletin veya dönemin tarihindeki olayları ezberlemek yerine tarihe daha metodik ve problem merkezli baktığım için, tarihte ilgilendiğim alanlara asla zaman ve mekan sınırı çekemedim. Çin tarihini okurken de Roma tarihini okurken de yaklaşık olarak aynı derecede bir merak duygusu ve açıklama isteğiyle okuyordum.

Fakat... Fakat bir yerden sonra so what? oluyorsunuz. Tamam, bir hanedan gelmiş, sonra öbürü gelmiş, sonra devrim olmuş o hanedan yıkılmış, başka biri gelmiş vesaire vesaire. Eee? So what?

O zaman fark ettim ki ben belki de tarihle değil, insanın tarihteki ve günümüzdeki genel eğilimleriyle ilgileniyorum. X hanedanına ne olduğu ya da Y devriminin sebep ve sonuçları beni pek ilgilendirmiyor. İnsanın bu yapılar ve olguları genel olarak neden ve nasıl ortaya çıkardığı, bu olgular sırasındaki genel davranışları ve eğilimleri ilgilendiriyor. Yani tarih burada bir amaçtan ziyade araç oluyor. Geçmişteki insan eylemlerini anlamak değil, geçmiş yoluyla insan eylemlerini anlamak daha çok ilgimi çekiyor.

Artık buna ne ölçüde tarih diyebiliriz? Daha felsefi, daha büyük, geniş çaplı sorulara geliyoruz. Avrupa kıtası neden son 500 yüzyılda bu derece gelişmiştir? Tarihte genel eğilimler var mıdır? Tarih iyiye doğru mu gitmektedir? Savaşlar hangi koşullarda ortaya çıkar? gibi daha büyük sorular Antik Roma'da insanların ne yiyip ne içtiğinden ya da Çin kralının X kararını neden aldığından daha çok ilgilendiriyor.

Yine de hala tarih uğraşısını seviyorum. Birincil kaynak yorumlamak, buradan geçmişi kurgulamak, karmaşık faktörler üzerine düşünmek hoş. Ayrıca her ne kadar büyük sorularla uğraşmayı yeğlesem de, tarihin ufak bir döneminde uzmanlaşmak o kadar da kötü bir şey olmayabilir. Uzmanlaşma hayatın bir gerçeği, ve illa ki kötü bir şey de değil. Bir kişi her şeyi iyi yapamaz. Her türlü yemeği satan bir restoranın pastasını mı yoksa işinde uzmanlaşmış bir pastacının pastasını mı yersiniz? İkincisi ne kadar lezzetli, ne kadar güzel olur değil mi? Bu yüzden artık tarihin belli bir döneminde uzmanlaşmaya daha iyimser bakıyorum. Uzmanlaşma fobimi yendim. Sonuçta başka dönem ve alanlarla hala uğraşabilirim. Uzmanlaşmak buna engel değil.

Alan değiştirmeyi bile düşündüm. Alan değiştirecek olsaydım geçeceğim alan felsefeydi. Ama yok. Tarihi seviyorum ve bırakasım yok. İki disiplinin de kendi içinde hoşuma giden ve gitmeyen yönleri var. Uzmanlaşma belası iki alanda da mevcut mesela. O ekolden sevdiğim birkaç filozof olsa da kıta felsefesi geleneğinden pek hazzetmem. Analitik felsefeyi ise her ne kadar sevsem de fazla teknik ve matematiksel buluyorum.

O yüzden hazır bu kadar emek vermişken ben tarihten devam hacı. Ne demiş isyan bastırmaya giden Sakallı Nurettin Paşa, "meseleyi barışla da çözeriz ama biz şimdi buraya kadar geldik, bu kadar asker yol tepti, bir şeyler yapmazsak olmaz" ben de diyorum ki biz şimdi bu kadar sene tarih okuduk, bu kadar araştırma dili öğrendik, bu alanda bir şeyler yapılmazsa olmaz.

Peki tarihin hangi alanında uzmanlaşacağım? Büyük ihtimalle Roma tarihi. Tarihçilerde geçmişten belli bir döneme kafayı takma hastalığı vardır. Bu hastalık bende Antik Roma merakı şeklinde tezahür etti. Dininden ekonomisine, felsefesinden siyasetine her şeyini merak ediyorum Roma'nın. Roma cumhuriyeti, Paganizmi, Latincesi...

Felsefeye geçseydim onun hangi alanında çalışacaktım? Tarih felsefesi mi? E onu da tarihçi olarak, yani tarihin içinde kalarak da gayet güzel şekilde yapabilirim. Metafizik ve din felsefesini ise hobi olarak yapmaya devam edeceğim.

Tarihin bir diğer güzel yönü de hem bilimden, hem sanattan, hem felsefeden beslenen bir alan olması. Ampirik verilerle çalıştığı için bilimsel bir yönü var. Aynı zamanda tarihçi bir tür hikaye kurgulayıcısıdır. Kanıtlar arasındaki boşlukları makul bir hikayeyle kurgular. Bu yönden edebi bir yönü var.

En interdisipliner alanlardan biri olması da diğer bir avantajı. Bir olgunun geçmişteki izini sürmek ve onu bağlama oturtmak için ekonomiden siyasete, psikolojiden felsefeye pek çok alandan çakozlamanız lazım.

Ayrıca, geçmişten bir toplumu hakkıyla anlarsanız karşılaştırarak kendi toplumunuzun nasıl çalıştığıyla ilgili empati yapabilir ve toplumunuza daha uzaktan bakabilme yetisi kazanabilirsiniz.

Belki de tüm bunlar, tarih konfor alanım haline geldiği için kendimi buna ikna etme çabasından ibarettir. Başka bir alanda okuyor olsaydım, konfor alanım başka bir alan olsaydı, o alanın avantajlarını sayacaktım. Kendimi o alandan devam etmeye ikna edecektim. Kendini istediğin şeye ikna edebilmek bazen sinir bozucu olabiliyor. Ama olsun.

İşte böylece uzun süren düşünmelerimden sonra hangi alandan devam edeceğime karar vermiş oldum.

Tukidides, Marc Bloch, Yuval Noah Harari, Halil İnalcık, bekleyin, büyüğünüz geliyor!

EKLEME: Tarihe olan ilgimi anlatırken ilkokulda ve lisede ikinci dünya savaşı manyağı olduğumdan ve canım sıkıldığında Avrupa haritası çizdiğimden de bahsetmeliydim. Bu eklemeyle bunu da belirteyim dedim. Olmazsa olmaz bir bilgi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanlar Üstün Irk Mı?

Bertrand Russel Üzerine Denemeler

Stalingrad Savaşını Almanlar Neden Kaybetti?