21. Yüzyılda Entelektüel Olmak / Entelektüeller Artık Gereksiz mi?

İsviçreli şarkıcı Sophie Hunger'in "Yeni" adlı şarkısı, her şeyin değiştiği temasından hareketle "30 yaş artık 20 yaş, bankacılar yeni aristokrasi, Zuckerberg yeni Kolumbus, Almanya artık yeni Türkiye..." diye her şeyin nasıl değiştiğinden bahseder.

Ünlü sanatçının ana mesajı elbette Almanya'daki Türk nüfusu veya üst sınıfın günümüzdeki versiyonu değil. Şarkıdaki tüm bu benzetmeler, "Bunlar nasıl değişiyorsa ben de öyle değişiyorum sevgilim!" minvalinde bir aşk meşk mesajının örnekleri olmuş oluyor. Fakat ilginç şekilde şarkı sözündeki örnekler şöyle devam ediyor: "Entelektüeller artık tamamen işe yaramaz!"

Bu tarihsel iddia, birkaç sebeple benim dikkatimi diğer örneklere kıyasla daha çok çekti. Banka sahiplerinin yeni aristokratlar olduğu, toplumun değişmesiyle 30 yaşın eskinin 20 yaşı gibi algılandığı, Almanya'daki Türklerin çok fazla olmasının Almanya'yı bir tür yeni Türkiye yaptığı veya Zuckerberg'in sosyal medya yoluyla dünyayı küçültmesinin Kolumbus'un Yeni Dünya'yı keşfedişini andırdığı gibi örnekleri eğlenceli birer benzetme diyip geçiyorum. Bunlar zaten çokça dile getirilen benzetmeler. Kelimenin en geniş anlamıyla kendim de bir entelektüel veya entelektüel olma yolcusu olarak son iddiayı daha ilginç bulmamın yanında, bu pek tartışılmamış tarihsel bir soru gibi de duruyor. Sahiden, entelektüeller dediğimiz grup geçmişe kıyasla daha mı işe yaramazdır?

Nedir entelektüel? Bu kelime Latince intellegere, yani anlamak, bilmek, fark etmek gibi anlamlara geliyor. Etimolojisinden hareketle entelektüelleri kabaca tanımlarsak, toplumun fark edenleri, anlayanları, ya da anlamaya çalışanları diyebiliriz. Doğrulara ulaşmaya, belki de gerçekleri bilmeye çalışan kesim. Çağımızı karakterize ederken ise "POST-TRUTH çağı" derler, yani doğru-sonrası, veya doğrunun önemsizleştiği zaman dilimi. Buna göre bilgi güç değildir, güç bilgidir: Yani bilgiyi güç merkezleri üretir ve şekillendirir. Böylece doğrunun ve gerçeğin kendi içnide bir önemi kalmaz. Doğrular ve gerçekler önemsizse, bunları bilme derdindeki entelektüeller önemli olabilir mi? Yoksa belli güç merkezlerinin ve ekollerin temsilcilerinden mi ibarettirler?

İddiaya geri dönelim: "Entelektüeller tamamen işe yaramazdır.(unbrauchbar)"

Dünyayı anlamak ve anlamaya çalışmak önemli, en basitinden insanın merak duygusunu gidermesi için bile gerekli, sadece pratik amaçlar olması şart değil. Fakat yine de Sezar'ın hakkını Sezar'a, Sophie Hunger'in hakkını da Sohpie Hunger'e verelim. Entelektüellerin toplumun pek çok kesimine kıyasla "işe yaramaz" ve "güçsüz" oldukları doğru. Olaylara bir politikacı gibi yön veremezler. Bir aşçı gibi karnımızı doyuramazlar. Genelde bir sanatçı gibi estetik haz vermezler.

Belki de günümüz entelektüelleri, Aydınlanma Çağındaki aydınlanmış despotlara ilham vererek toplumu dolaylı olarak etkileyen 18. yüzyıl entelektüelleri gibi etkileyemiyorlardır, dolayısıyla daha gereksizdirler. Etki ve alakalarını kaybetmeye başlamalarının bir diğer sebebi ise uzmanlaşma olgusu olabilir. Bir entelektüel, eskiden birden çok daha fazla alanda uzman olabiliyor ve böylece tek başına bile çok daha etkili olabiliyordu. Günümüzde ise bir polimat -pek çok alanın uzmanı- olmaya ömür yetmez. Ayrıca artık internet var. Bir şeyi merak edersek tak diye bakabiliyoruz. Dil bilmesek de çeviri yapan entelektüellere ihityacımız yok, gayet güzel çevirebilen uygulamalar var.

Günümüzden veya tarihten bir kesit koparıp burada entelektüellerin etkisine ve gereğine baksak gerçekten de işe yaramaz görünebilirler, fakat bana kalırsa bu, eksik bir bakış olur. Entelektüellerin gereği ve etkisi çoğunlukla zamana yayılır ve bir anda görülmez. Tarih, kendi çağlarında anlaşılmayan yahut dışlanan, fakat ilerleyen çağlarda özür dilenerek göklere çıkarılan ve sayelerinde dünyayı anlayışımızın geliştiği Darwin ve Galilei gibi -klişe olsa da- entelektüellerle doludur. Bugün kullandığımız bilgisayar, bir entelektüel sayabileceğimiz Alan Turing'in kavrayışı sonucu gelişmişti. Dünyayı küçülten Columbus, her ne kadar nereye vardığı konusunda yanılsa da bunu erken modern dönemin denizcilik bilgisi birikimiyle yaptı. Bugün daha iyi düşünebiliyorsak bunu mantık kurallarını geliştiren ve safsataları analiz eden analitik felsefecilere borçlu olabiliriz, Feodalizm hakkındaki kavrayışımız daha berraksa bunu tarihçi Marc Bloch'a, yahut en azından bu tarihsel olgunun sandığımızdan kompleks olduğunu anlamışsak bunu da yine tarihçilere borçluyuz, ve tarihin siyasi amaçlarla -Putin'in işgal gerekçesini hatırlayın: "Ukrayna tarihsel olarak Rusya'dır" yalanı- kullanılabileceğinin farkındaysak bunu da tarihe belli bir farkındalıkla bakmaya borçluyuz.

Tarihçi Yuval Noah Harari, 21. yüzyılın esas tehlikeleri olarak yapay zeka algoritmaları, nükleer savaş tehlikesi, ve ekolojik çöküşü sayar. Bu doğruysa entelektüellere gerçekten ihtiyacımız var demektir. Ukrayna savaşı, Avrupanın bile savaştan azade olmadığını görmemizi sağladı. Savaşların nasıl önlenebileceğini anlamak için tarihçi ve siyaset bilimcilere, ekolojik dengenin devamı için iklim bilimcilere ihtiyacımız var gibi görünüyor.

Dünyayı anlama çabası her zaman gerekliydi, şimdi de öyle. Bunun geçmişe kıyasla daha gerekli olup olmadığıysa bir tartışma konusu, yani entelektüellerin görüşlerine ihtiyaç duyduğumuz bir münazara alanı.

Ya da belki de tüm bu dediklerim artık gereksizleşmiş entelektüel sınıfını son bir kurtarma girişiminden ibarettir.

Daha fazla lafı uzatmayayım, soruya verdiğim cevap merak duygunuzu yeterince gidermediyse en azından bahsedip durduğum şu Almanca şarkıyı dinleyin de kulağınızın pası gitsin:

https://www.youtube.com/watch?v=TdJkI93BeoA

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanlar Üstün Irk Mı?

Bertrand Russel Üzerine Denemeler

Stalingrad Savaşını Almanlar Neden Kaybetti?