Roma'ya dair bir analiz... (Neden Roma?)
Neden onca şehir devleti arasında yalnızca Roma, bir dünya imparatorluğu haline gelmeyi başardı?
Bu analizde Romalıların öteki şehir devletlerinden ve halklardan farkını, ve bu farkların etkilerini irdeleyeceğiz.
Roma, kurulduğu yıldan (M.Ö 753'ten) İtalya yarımadasındaki diğer kavimleri ve şehir devletlerini yok edip İtalya'da birliği sağladığı vakte kadar neredeyse hiç yenilmemiş, sürekli büyümüş ve güçlenmiş, bununla da kalmayıp Kartaca gibi çok büyük devletleri yenebilecek kudrete ulaşmıştı.
Öncelikle, Latinler, Samnitler, Etrüskler, Sabinler, Falisci ve daha birçok halk ve şehirle kıyaslandığında Roma, coğrafi olarak daha elverişli bir konumda bulunuyordu. Bu yazıda direkt ''Coğrafya kaderdir.'' deyip İbn Haldun'a bağlayıp yazıyı bitireceğimizi sanmayalım tabii. Ama bu faktörün önemi yadsınamaz. Roma şehri Tiber nehrinin geçiş güzergahlarının arasında kurulmuş yüksekçe bir yerdeydi. Bu durumun şehri fethetmeyi zorlaştırdığı öne sürülebilir. Coğrafi sebepler kısaca bu şekilde.
Roma'nın bir diğer özelliği, kurulduğu yıldan itibaren ciddi bir devlet yönetimine ve denetim görevi gören önemli yönetsel organlara sahip olmasıdır. Bu durum devlete, kişilerden önce gelen bir saygın ''devlet olma'' özelliği kazandırdı. Roma'nın ilk kralı Romulus, yaşlı ve bilge kişilerden oluşan 100 kişilik bir senato oluşturmuştu. İşte Roma'nın yönetsel temelini de bu uygulama oluşturuyordu. Daha sonraları bu kurulun yeri iyice sağlamlaştı ve üye sayısı da arttı.
Romalıların İtalya'da birliği sağlaması özellikle Roma Cumhuriyeti döneminde gerçekleşmiştir. M.Ö 508'de cumhuriyete geçilmesiyle birlikte, Roma'yı artık ölene dek yöneten krallar değil, 1 sene arayla seçilen konsüller yönetiyordu. Her yıl için 2 konsül seçiliyordu. Tarihçi Eutropius, konsüllük sistemini şöyle anlatmaktaydı:
''Konsüllerden biri adaletsiz davranmaya eğilimliyse, aynı yetkiye sahip olan diğeri onu denetleyebilsin diye bu yola başvuruldu. Ayrıca uzun süreli iktidarla güç kazanıp küstahlaşmasınlar, bir yıl sonra sade bir vatandaş olacaklarını bilip saygılarını yitirmesinler diye yetkilerinin 1 yıldan fazla olmaması kararlaştırıldı.'' (Kısa Roma Tarihi, Eutropius, Alfa Yayınları)
Tüm bunlardan anlıyoruz ki, Roma güçlü ve disiplinli bir devlet sistemi oluşturmuşken, diğer kent ve kavimler bir tek kişice yönetiliyor, disiplinsizce hareket ediyordu. Bu durum Roma'nın büyümesinde ve İtalya yarımadasına yayılabilmesinde etkili oldu. Coğrafi ve yönetsel olarak böylesine iyi durumda olan Roma'nın bir diğer önemli özelliği ise ordu yapısı ve disipliniydi. Roma, lejyon birliklerinden oluşan onurlu ve sadakatli bir orduya sahipti, Romalılardan oluşan bu ordu Cumhuriyet yıllarının başlarından sonlarına dek tecrübe kazana kazana, anavatanını savuna savuna gelişmişti.
Öyle ki, tarihçi Eutropius, Roma'nın düşmanı Pyrrhus'un şöyle söylediğini aktarır:
''Eğer böyle askerlerim olsaydı, bütün dünyanın hakimi ben olurdum.''
Roma'nın, Roma'ya üstünlük getiren belli başlı ayırt edici özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
-Yönetsel sistem. (Gelişmiş denetim sistemi, senato vb.)
-Coğrafi avantajlar.
-Disiplinli, onurlu ve çok güçlü bir ordu yapısı.
Sonuç:
Roma, temelinde tüm bu özelliklerini barındırarak dünyaların hakimi oldu. Sonra ise oldukça genişlemesine rağmen gitgide yozlaştı, barbar akınlarıyla baş edemez oldu, parçalandı ve çöküşe geçti. Roma'nın çöküşü de bir analiz yazısını hak etmektedir.
Yükselişine bakıldığında, Roma'nın sadece bulunduğu çağ için değil; denetim, liyakat ve onurluluk gibi birçok özelliğiyle çağımız dahil olmak üzere her devir için ders çıkarılabilir özellikler barındırdığı açıkça görülmektedir.
Bu analizde Romalıların öteki şehir devletlerinden ve halklardan farkını, ve bu farkların etkilerini irdeleyeceğiz.
Roma, kurulduğu yıldan (M.Ö 753'ten) İtalya yarımadasındaki diğer kavimleri ve şehir devletlerini yok edip İtalya'da birliği sağladığı vakte kadar neredeyse hiç yenilmemiş, sürekli büyümüş ve güçlenmiş, bununla da kalmayıp Kartaca gibi çok büyük devletleri yenebilecek kudrete ulaşmıştı.
Öncelikle, Latinler, Samnitler, Etrüskler, Sabinler, Falisci ve daha birçok halk ve şehirle kıyaslandığında Roma, coğrafi olarak daha elverişli bir konumda bulunuyordu. Bu yazıda direkt ''Coğrafya kaderdir.'' deyip İbn Haldun'a bağlayıp yazıyı bitireceğimizi sanmayalım tabii. Ama bu faktörün önemi yadsınamaz. Roma şehri Tiber nehrinin geçiş güzergahlarının arasında kurulmuş yüksekçe bir yerdeydi. Bu durumun şehri fethetmeyi zorlaştırdığı öne sürülebilir. Coğrafi sebepler kısaca bu şekilde.
Roma'nın bir diğer özelliği, kurulduğu yıldan itibaren ciddi bir devlet yönetimine ve denetim görevi gören önemli yönetsel organlara sahip olmasıdır. Bu durum devlete, kişilerden önce gelen bir saygın ''devlet olma'' özelliği kazandırdı. Roma'nın ilk kralı Romulus, yaşlı ve bilge kişilerden oluşan 100 kişilik bir senato oluşturmuştu. İşte Roma'nın yönetsel temelini de bu uygulama oluşturuyordu. Daha sonraları bu kurulun yeri iyice sağlamlaştı ve üye sayısı da arttı.
Romalıların İtalya'da birliği sağlaması özellikle Roma Cumhuriyeti döneminde gerçekleşmiştir. M.Ö 508'de cumhuriyete geçilmesiyle birlikte, Roma'yı artık ölene dek yöneten krallar değil, 1 sene arayla seçilen konsüller yönetiyordu. Her yıl için 2 konsül seçiliyordu. Tarihçi Eutropius, konsüllük sistemini şöyle anlatmaktaydı:
''Konsüllerden biri adaletsiz davranmaya eğilimliyse, aynı yetkiye sahip olan diğeri onu denetleyebilsin diye bu yola başvuruldu. Ayrıca uzun süreli iktidarla güç kazanıp küstahlaşmasınlar, bir yıl sonra sade bir vatandaş olacaklarını bilip saygılarını yitirmesinler diye yetkilerinin 1 yıldan fazla olmaması kararlaştırıldı.'' (Kısa Roma Tarihi, Eutropius, Alfa Yayınları)
Tüm bunlardan anlıyoruz ki, Roma güçlü ve disiplinli bir devlet sistemi oluşturmuşken, diğer kent ve kavimler bir tek kişice yönetiliyor, disiplinsizce hareket ediyordu. Bu durum Roma'nın büyümesinde ve İtalya yarımadasına yayılabilmesinde etkili oldu. Coğrafi ve yönetsel olarak böylesine iyi durumda olan Roma'nın bir diğer önemli özelliği ise ordu yapısı ve disipliniydi. Roma, lejyon birliklerinden oluşan onurlu ve sadakatli bir orduya sahipti, Romalılardan oluşan bu ordu Cumhuriyet yıllarının başlarından sonlarına dek tecrübe kazana kazana, anavatanını savuna savuna gelişmişti.
Öyle ki, tarihçi Eutropius, Roma'nın düşmanı Pyrrhus'un şöyle söylediğini aktarır:
''Eğer böyle askerlerim olsaydı, bütün dünyanın hakimi ben olurdum.''
Roma'nın, Roma'ya üstünlük getiren belli başlı ayırt edici özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
-Yönetsel sistem. (Gelişmiş denetim sistemi, senato vb.)
-Coğrafi avantajlar.
-Disiplinli, onurlu ve çok güçlü bir ordu yapısı.
Sonuç:
Roma, temelinde tüm bu özelliklerini barındırarak dünyaların hakimi oldu. Sonra ise oldukça genişlemesine rağmen gitgide yozlaştı, barbar akınlarıyla baş edemez oldu, parçalandı ve çöküşe geçti. Roma'nın çöküşü de bir analiz yazısını hak etmektedir.
Yükselişine bakıldığında, Roma'nın sadece bulunduğu çağ için değil; denetim, liyakat ve onurluluk gibi birçok özelliğiyle çağımız dahil olmak üzere her devir için ders çıkarılabilir özellikler barındırdığı açıkça görülmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder