Türk Edebiyatı ve Türk Siyaseti İlişkisi

Türk Edebiyatının Siyasi Hayat Tarafından Şekillendiriliş Tarihi
Edebiyat, siyasetten bağımsız olamaz; bir edebiyat eseri her ne kadar siyasetten bağımsız konularda yazılıyor olursa olsun, gerek güncel siyasi hayattan, gerek tarihi süreç boyunca yerleşmiş üst-yapısal faktörlerden tam anlamıyla ayrı olamaz. Bunu Türk siyasi tarihinin olaylarının ve biraz da dünya siyasi tarihinin olaylarının edebi hayattaki etkilerinden açıkça görebiliyoruz. Tanzimat, Servetifünun ve Milli Edebiyat dönemi bunun en açıkça görüldüğü üç dönem olduğundan, ben söz konusu durumun biraz daha bulanık olarak görülebilen Cumhuriyet Dönemini inceleyeceğim. Burada büyük oranda sosyolojik eleştiri kuramından yola çıktığımı belirteyim.
Milli Edebiyat Sonrası Toplumcu Dönem (1930-1950)
Bu dönem, dünya siyasetinde hem otoriter rejimlerin, hem de sosyalizmin yayılma aşamasında olduğu bir dönemdir. Hızlı değişen dünya, gelişen teknoloji ve toplumsal olarak kızışan dünya siyasi ortamı, Türk edebiyatına fütürizm olarak yansıdı, toplumcu gerçekçiliğin örnekleri bolca verildi. Ayrıyetten 1946'dan sonra demokratikleşen Türkiye siyasi hayatı, edebiyata da bir özgürlük ortamı yarattığından 46-50 arasında da toplumcu gerçekçi akımın eserleri bolca verildi.
Garip Akımı (1940-1950)
Garip akımı, daha çok dünya siyasetinin etkisiyle oluşmuştur. Dünya siyasi ortamı, yani İkinci Dünya Savaşının etkisi had safhadaydı. Bu ortam dünya edebiyatında sürrealizmin doğmasına, Türk edebiyatında ise Garip akımının ortaya çıkışına etki etti. Garip akımı her ne kadar ''sürrealist'' olarak nitelendirilemese bile (çünkü sürrealist olmadıklarını Orhan Veli açıklamıştır.) sürrealizmden bir dereceye kadar etkilendikleri şüphe götürmez bir gerçektir.
2. Yeni (1954-1960)
2. Yenicilerin hepsinin de Ankara Siyasal Bilgiler fakültesinden mezun olduğu halde tamamen sürrealist, aşırı imgeli ve anlaşılmaz şiirler yazıyor olmaları, toplumculuktan uzak bir dil kullanmaları tesadüfi değildir. Bu durumun üzerinde Türkiye siyasetinin baskıcılığı ana faktördür. 1954'ten sonra iyice otoriterleşmeye ve baskıcılaşmaya başlayan Demokrat Parti hükümetinin etkisi burada görülüyor.
Hisarcılar
Hisar topluluğu 1950'li yıllarda, muhafazakar demokrasinin iktidarda olduğu yıllarda oldukça etkin olmuş bir topluluktu, her ne kadar siyasetten bağımsız olduklarını iddia eden bir topluluk olasalar da, hükümetin muhafazakar yapısı ile paralel bir çizgide oldukları gerçeği yadsınamaz. Aynı dönemde Hisarcılara ters olarak toplumcu bir topluluk olan Mavicilerin de ortaya çıkmış olması da, siyasette belirginleşmeye başladığı gibi, edebiyatta belirginleşmeye başlamışolan siyasi düşüncede ikiye bölünmüş bir karşıtlığın tezahürü olarak nitelendirilebilir. Siyasette DP ve CHP, edebiyatta Hisar ve Mavi.
2. Yeni Sonrası Toplumcu Şiir
1960'lar ve sonrasında, siyasette meydana gelen değişim her zaman olduğu gibi edebi ortamı baştan aşağı etkiledi ve değiştirdi. Öncelikle bu dönemde bireysel ve imgeci 2. Yenicilerin etkisi oldukça zayıfladı, sonrasında yeni bir toplumcu akım meydana geldi. Bu toplumcu akımın ortaya çıkabilmesinde ve 1980'e kadar oldukça etkili olmasında 1960 darbesi sonrası hazırlanan 61 anayasasının ortaya çıkardığı özgür ortamın etkisi çok büyüktür. Siyasi ortam böyle olunca, edebiyat da özgürce toplumcu yapıtlar verebiliyordu. Taa ki 1980'e kadar.
1980 Sonrası Bireyselleşme
1980'den sonraki edebiyat ortamında birçok faktör etkilidir, hem dünya siyaseti hem de Türkiye siyasetinde yaşanan değişimin etkisi açıkça hissedilir hale gelmiştir. 80 darbesi ve süregelen baskıcı yönetim ve ardından yükselen muhafazakar hükümet döneminde, edebiyat toplumculuktan uzaklaşmaya ve bireyselliğe kaymaya başladı. Bunda dünya siyasetinde sosyalizmin etkisinin azalmasının da payı çok büyüktür. Yükselen liberalizm ve yeni-sağ ideolojileri tüm dünyada hissedilir hale gelmişken, Türkiye'de ise 80 darbesi sonrası meydana getirilen anayasa özgürlükçü ortamı büyük oranda yok etmekte iken, edebiyatta da buna paralel olarak bireyselliğe kayan bir değişimin meydana gelmesi doğaldı ve öyle de oldu.
İşte Türkiye tarihinde edebiyat-siyaset ilişkisi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanlar Üstün Irk Mı?

Bertrand Russel Üzerine Denemeler

Stalingrad Savaşını Almanlar Neden Kaybetti?