Millet: Tarihselcilik mi, Yapısalcılık mı?
Millet, tarihselci yaklaşımın dediği şekilde kapitalizmle birlikte yaratılmış bir kurgu mu, yoksa kökenci/yapısalcı yaklaşımın söylediği şekilde binlerce yıldır var olan bir olgu mu?
İki yaklaşımın da haklı ve haksız, yeterli ve yetersiz söylemleri var. Bunları birleştirip yeni bir yaklaşım kurmak gerekiyor.
Millet, birçok konuda belli bir ortaklığı paylaşan insan topluluğuna verilen isimdir.
Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,
Topluluğun ortak bir tarihsel geçmişe sahip olması,
Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,
Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.
Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,
Topluluğun ortak bir tarihsel geçmişe sahip olması,
Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,
Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.
Milli bilinç şartını olmazsa olmaz kabul ettiğimizde, Fransız İhtilali ve yakın çağdan önce de milli bilincin uluslarda var olabileceğini ve tarihte de olmuş olduğunu görüyoruz. Bu sebeplerle, millet yalnızca, kapitalizmden önce var olmayan bir yakın çağ kurgusu değil, binlerce yıllık geçmişi olan, yer yer milli bilincini kaybedip tekrar kazanabilen bir gerçekliktir. Milli bilincin oluşumunun ise, ulusların dışa karşı kendini müdafaa savaşımı vermesi ile meydana geldiği birçok örnekle görülmüştür. Fransızlar, İngilizlere karşı Jeanne D'arc öncülüğünde savaşım vererek (1335-1453) ulus bilincine sahip olmaya başladılar. İspanyollar, Granada'lılarla, berberilerle savaşa savaşa (1480-1492) ulus bilincine sahip olmaya başladılar. İngilizler, Vikinglere ve Danimarkalılara savaşım vererek (900'ler) uluslaştılar ve Türkler, Çin'e karşı mücadele ederek tam olarak uluslaşıp milli bilinç kazandılar. (Ha tabii zaman zaman bu bilincin kaybedildiği Osmanlı gibi dönemler olmuştur.) Göktürk kitabelerinde bu uluslaşmanın izlerine rastlamak mümkündür. Bu izahattan gördük ki, milletleşme ve milli bilinç kazanma, ortak tarihi ve kültürel bağlara (1. şart), ortak düşmana karşı savaşıma (2. şart), yakın çağda iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte kapitalizmin ve milliyetçiliğin yaygınlaşmasına (3. şart), bağlı olarak meydana gelir. (Şartların sıralaması yer yer değişkenlik gösterebilir.)
Gördük ki milli bilinç, kapitalizmden önce de oluşabiliyordu. İşte burada kritik bir nokta var. Milletler ne sadece kapitalizmden sonra oluşur, ne de sadece kapitalizm ile birlikte oluşurlar.
Yakın çağda kapitalizmin gelişmesi ve siyasal iktidarda söz sahibi olmaya başlayan burjuvazinin, feodal yapılanmalar ve bölünmüşlük yerine ülkede bütünlüğü sağlayıp serbest ticaretin ve sermaye dolaşımının önünü açabilmek için milliyetçiliği kullandığı iddiasının da bazı örneklerle haklılık payı vardır. Fakat tüm milletleşme ve milli bilinç kazanma sürecini yalnızca bu duruma indirgemek yanlıştır. Milletler, aydınlarca yaratılabildiği gibi, suni olarak yaratılmadan kendiliğinden de oluşabilirler. Milletler, kendi tarihi içinde özel olarak incelenmeli ve hangi sebeplerin milli bilincin oluşumunu sağladığı özel olarak tespit edilmelidir.
Bu yaklaşıma da, özel yaklaşım diyelim.
Bu yaklaşıma da, özel yaklaşım diyelim.
Yorumlar
Yorum Gönder